Kitap, ktap, kitap

Kitaplar, kendimi ait hissettiğim yer, kitaplar sanki kitap değilde beynim içinde hızlı hızlı geçen görüntüler.

2 Eylül 2014 Salı

Buda benden olsun 

 Sizinle kendi yazdığım bir şiiri paylaşacağım

          UMUT KELEBEĞİM
Kulağıma geldi bir fısıltı gibi 
Sanki rüzgar dans ediyordu yanı başımda 
Korkuyordum başımı çevirmeye kaçıp gidecek diye
Yaklaşınca yanıma 
Sokuldum bende biraz yanına
Açtım gönlümü ona 
Gelsin konsun diye
Ama ben bilirim onu,
Kaçar hemen,korkar, tırsar
Ben sana zarar vermem miniğim,
Hep benim yanımda ol diye.
Benim tek varlığımdır o,
Hepimizin hayatta kalma sebebi.
Nasıl kurtarıcaksın meleğim bizi bu dertten? 
Ah keşke sana eşlik edebilsem

Bana fısıldarken...

Nasıl?¿
Araf
Şu anda okuduğum kitap. Fantastik olan herşeyi ne kadar çok sevsemde şu meleklerşe ilgi olanları pek sevemedim. Bu okuduğum ikinci meleklerle ilgili seri. Daha 200 küsürlü sayfalardayım. Fısıltı kitabının aksine buradaki melek kızın koruyucu meleği maddi ve diğer anlamda. Hem onun güvenliğini sağlamak zorunda güvenlik görevlisi gibi hemde ona bağlanmış durumda. Doğduğundan beri hep Nina'nın etrafında olan Jared'ın babası Nina'nın babasının meleğiydi. Jared da Nina'nın. Ama Nina'nın Jared'ın varlığından haberi bile olmaması gerekiyor. Kurallar öyleymiş. Tahmin edebileceğiniz gibi Jared ona aşık oluyor ve Nina'ın babası öldüğü zaman kendi babasıda ona bağlı olduğu için o da ölüyor. İşte o zaman kendini Nina'ya fark ettirmeye başlıyor. 170. Sayfalarda Nina Jared'la ilgili herşeyi öğrenmiş oluyor. Annesi karşı çıkıyor. Kitabın arkasında da yazdığı gibi "Işığın olduğu yerde karanlıkda vardır." Kısacası şeytanlardan korunma gerektiğini söylüyor. Ama Nina onu dinlemiyor. Bakalım bundan sonra nelerolacak.tahminimce şeytanlarla melakler arasında savaş çıkacak. Nina ve  tabi arkasında Jared efsane olcak ama bakalım umarım yanılıyorumdur. Yazarın diğer kitaplarından iki tanesini de okudum aşk romanlarını "Tatlı Bela" bu kitapdan daha hoş olduğunu düşünüyorum. 
Aynı Yıldızın Altında


  Bu kitap benim romantik kitaplardan en sevdiğim. Aslında, tek sevdiğim. Normalde macera ve fantastik bilim-kurgu seven biriyimdir. Ama bu kitabın yeri ayrı. Agus ve Hazel'in efsanevi aşkı. Kanserle ilgili kitapları çok sevmem. Başlarken ön yargılı başlamama rağmen hemen kendini sevdirdi. Acıklı bir aşk hikayesi. Duygusal olanlar belkide her satırında hüzünlenip gözleri dolacak. Özellikle -okuyanlar bilir- Agus'ın yazdığı o son e-posta... Ne kadar okumamın üzerinden uzun zaman geçmiş olsada hala çoğunu hatırladığım bir kitap.
  Kısaca bahsedecek olursak, Agus Hazel için herşeyi yapabilecek kadar onu seven biri. Ve zatende sevdiceğinin bütün dileklerini yerine getiriyor. Hazel kendini kanserden öleceğini bildiği için onunla yakın olmak istemiyor. Kimsenin bu acıyı hak etmediğini düşünüyor. Ama bence zaten birbirlerini sevmediler mi? Zaten olan oldu. Yani ondan uzak durması kendisi ölünce üzüntüsünü ne azaltacak ne de artırıcak. Bu düşüncesine katılmıyorum Hazel'in. Fakat sonra Agus'a dayanamayıp birlikte olmanın tadını çıkartıyorlar. Acı gerçek şu ki Agus yendiği kansere tekrar yakalanıyor. Durumu çok kötüleşiyor. Ve Hazel'den onun için cenaze konuşmasını yapmasını istiyor tabi bunu önce kendisi varken yapılmasını istiyor Agus. Hazel'in konuşmasıda çok duygusal. Tamamen dram, komedi karışımı etkileyici güzel bir kitap. Mühteşem denebilir ama bı sıfatı başka kitaplar için saklıyorum.

Kitap Kurdu: Lütfen bir kitap söyleyin ve hep beraber tartışalı...

Kitap Kurdu: Lütfen bir kitap söyleyin ve hep beraber tartışalı...: Lütfen bir kitap söyleyin ve hep beraber tartışalım!
Lütfen bir kitap söyleyin ve hep beraber tartışalım!

Yeni bilim-kurgu kitap okuyucularının -ve tabiki benim- gözdesi!
  Bu yeni serinin ilk kitabının çıkması ardından hemen filmi çekildi. Ama şahsen filmini kitapları kadar benimseyemedim. Filminde kitaba uymayan pek çok sahne bulunmaktaydı. 
  Seri önce Açlık Oyunları'nı anımsattı. Dünyanın geri kalanının yok olmasının ardından var olan yeni bir düzen. Bununla savaşan, aynı zamanda korkan cesur bir kız başkahraman. Şehirlerinde " uyumsuz" adı verilen, diğerlerinden farklı özellikler sergileyen ve similasyonyarın içindeyken bunun bilincinde olan insanlardan biri de başkahramanımız Beatrice Prior. Gruplara ayrılmış Şehirlerinde Fedakar ailesinden ayrılıp Cesurluk'a geçen 16 yaşındaki kız. Eğitmeniyle birbirlerine aşık olması, Şehir'de karşılaştıkları büyük zorluklara karşı gelmelerini kolaylaştırmakla birlikte - ki bu arada büyük aşkı Tobias Eaton da bir uyumsuz- uyumsuzların ayrıştırılması ve öldürülmesi için Cesurlara yapılan bir simülasyonun içinde bulunmalarıyla hayat daha zorlaşır. Simülasyon Bilgelik merkezinden kontrol edilmektedir ve Cesurlar Fedakarları öldürmelerini sağlar. Fakat uyumsuz olanlar simülasyonun etkisinde kalmazlar ve uyanıklardır. Fazla ayrıntıya girmemeliyim ama Beatrice  -Tris- ve Tobias -Four- fedakarları kurtarırlar ve Dostluk bölgesine giderler. İkinci kitap genel olarak ordan kaçmalarını ve Tris'in ailesinin kendisi için feda olduklarını kaldıramaması sonucundasürekli kendini tehlikeye atmasıyla ilgilidir. Neredeyse gerçekten ölücektir ama birbirlerini düşman olarak gördükleri Peter onu kurtarır ve bu idama yardım ve yatakcısı Tris'in abisi çıkar. Tabiki Tris yine yıkılır. Herneyse benim en sevdiğim bölüm - ve gerçekten şaşırdığım bölüm- Four'un açığa çıkardığı kayıt. Bu kayıtta çok eskiden bir savaşın çıktığınısöyleyen bir kadın vardır, kadın; şehire bu savaşı düzeltmek için şehirde uyumsuzların artması gerektiğini, ve artığı zaman onların Şehir'in dışına göndermelerinin gerektiğini söyler. Gel gelelim üçüncü kitaba, Tris, Four, Tris'in abisi ve bir kaç arkadaşıyla birlikte Şehir'in dışına çıkarlar veeee şok şok şok! Şehir'im dışındaki bir havalimanında laboratuvar kurulmuş olan, sürekli onların Şehirlerini izlediklerini öğrendikleri yere giderler. Meğer, bilim adamları insanların kötü genlerini -korku, sinir, intikam vs.- aldıklarında, bunlarla birlikte bazı iyi özelliklerde yok olmuş mesela korkularını alınca merhametlerininde yok olması gibi. Bunun sonucunda insanların hafızaşarını silip onları duvarlarla kapladıkları şehirlere kapatmışlar. Tabii bizimkilerin şehri de bu deneylerden biriymiş. Benim için kitabın gerçekten harkulade oldu kısım burası. İlginç bir noktaya çekmiş yazar olayları. Farklılık yaratmış! Haryan kaldım aslında. Neyse bazı deneyler çökmüş. Sağlam kalan bir tek bizimkilerinkiymiş
  Tris, Four ve arkadaşları bir süre orda kalırlar Şehirde kötü olaylar olmaya başladığı için bilim adamları onlara hafısa serumu vererek bu birbirlerine karşı olan savaşı durdurmak isterler. Bu ara Tris ve Four Cesurlara uygulanan simülasyonu da buradan aldıklarını öğrenirler bunun için Şehir'dekilerin hafızalarıyla oynamalarını önlemek isterler. Four, birkaç kişiyi alıp Şehir'e gider, Tris kalıp abisinin simülasyonların bulunduğu odaya girmesini sağlayacaktır. (Oda kapı kırıldığı anda ölüm serumu yaydığı için Tris'in abisi kendini feda edecek bir nevi) Ama tabii Tris abisine izin veremez kendisinin girmesini, kurtulma şansının yüksek olduğunu söyler, dalar içeri. Gerçekten ölüm serumu ona etki etmez fakat laboratuvar başkanı içeride onu silahla vurup öldürür. Four bunu öğrendiğinde onun için hayat biter aslında ama Şehir artık deney değil insanların yaşamak istedikleri bir yer olduğu için o da orda kalmaya karar verir. Kitap burada biter. Ama bence Tris kendi kişiliği bakımından zaten o odaya gireceği belliydi ama ölmesi gerekmiyodu. Bu çok ani ve bence çok saçma olmuş. Ona karşı gelebilir silah çekebilir böyle kötü bir sonla bittiği için hüsrana uğradım. İşte kitap böyle bu kitabı benimle konuşmak isteyen varsa kesinlikle sevinçle karşılarım -özellikle son bölümü-. 
Merhaba !
Bu blogu ben okuduğum kitaplar hakkında yorum yapmak ve herkesin birbirine kitap önermesi oluşturdum. Hoş bir blog olacağını düşünüyorum!